Gün bitiyor, üşendim
Kerahatin delileri sıçrıyor yatağından
Batmıyor güneş
İşliyor tek yönlü çabukluğunu durmadan
Kendisi olmaya alışıyor
Taklidi olmaya alışıyor insan
En çok kırmızıyı duyumsuyor karnında
Üşendim, üşendim çünkü
Bıktım tokalaşmaların çabasız kahramanlığından
Devletin kalemi eskitmiyor pabuçlarımı
Yenilemiyor da eyvah
Ruhumun ayazını kırmıyor odama dolan yapma çiçekler
Mevsimler değişmiyor eyvah
Hiç bu kadar belirmemişti gülüşlerim
Ve hiç bu kadar görmezden gelinmedi sahteliğim
İnanarak yanıldım kendime
Kendimce yanılarak taptım ikindi güneşlerine
Bir ayak selamıyla karşımda duruyor yalan
Ve tökezleyen hayatları sıralarken ben
Yasal bir zeminde, şapkası elinde, bir adam
İkinci sınıf kravatıyla kötü bir fotokopiden geçiyor
Kararıyor böylece vesikalığı, umudun içinde naçar
Ne gecenin üçünde ne de zeval vaktinde
Her ne olmuşsa yani provoke hayalleri sonrasında
Tutularak gitse keşke sürüklenerek
Yazık. Kendi ayaklarıyla yürüyor
Bulaşıyor bendeki veba kağıt yoluyla ona da
Kara bir mürekkep olarak dağılıyorum gırtlağında
22 Mart 2017 Çarşamba
13 Mart 2017 Pazartesi
YÜK
Meydandan kalan
rengi devşir
Devşir, bize de
efsaneler getir
Heykellerin:
büyüklüğünü ve çokluğunu
Çocukların:
çokluğunu ve büyüklüğünü
Ve konserlerle
mitingleri
Ve kadın boyasıyla
boyanmış evleri
O evlerin çay
içilmeyen sabahlarını
Getir bize
-mahrumiyetimizden değil-
Hayalleri
kaldıramıyor çünkü bazen dağlarımız
Çünkü dağlar
taşıyamadıklarıyla meşhurdur
Bilirsin
İnsan pek cahildir
Ben de biliyorum:
Bahanesi olmaz
hayallerin
Ama vardı dağların
bir bahanesi, göklerin ve yerin
Dehşetle
merakındayız bu yüzden
Neymiş kervanların
arzda gezinip durduğu?
Gökten başka
kimmiş gürültü neşreyleyen?
Tepeden tepeden
bakması betonların
Acaba hangi haklı
kibirden?
Benim kibrim, yeni
alıştığım bir imza gibidir içimde
Kıvrımlarının
tüm amatörlüğü kanıma karışmış
Yine de tutunamam
gözlerimden yukarı
Bahsedemem
yetmezliğinden bu yoz ahengin
Aşk gücenir hem
Hem ben ağlayamam
kalbim gücenir
Anlatamazsam dilim
gücenir
Anlam gücenir
anlatmazsam
Gücene gücene
gürleşir gözlerim
-bir çiçek
dalından koptu kopacak-
Çatlarken korneam,
dağlara akran olacak
Gözümün
kahvesinden fışkıracak cennet hayvanatı
Salınacağım
peygambersiz çayırlarına
Taşıyacak mı
bakalım kelimeler
Bir gemi gibi
asırlarca denizi
Bir iffet gibi
hazzın ablukasını
Bir iman gibi deve
bağırsaklarını
Taşıyacak mı
bakalım insan
Zalimliğine değecek ne varsa.
26 Şubat 2017 Pazar
ŞİF
Kovalanıyorum.
Kopyalarımı izah ediyorum aynalara
Zamanın ortasında bir yıkıntı, aldırmıyorum.
Hep vurup damgayı terleyerek
Hep yerleşerek tokatlanan seherin makamına
Vandalca ibraz ediyorum tutarsız bir anatomiyi
Ne bir güz aksanı kalıyor elimde
Ne de bir akıtılmış süha
Hep bir tozarma
İmanım yığılmış,
Cibilliyetimiz pek sanatsal.
Tanışmaya konuşlanan
Meraklıydı da darılmaya
"Ey en tanışılmayan"
Ne tuhaf bir espri bırakırdı
Ürperirdik, omuzlarımızda
Omuzlarımızda:
Balolar, seçimler ve intihar geceleri
Hangi kapıyı açmaya zorlarlardı ki bizi?
Nerden geliyordu bu toz Allah aşkına?
Yoksa çağımıza özgü bir şey miydi bu?
Verilmişleri inkar eden
Yapılmışlar, yapmacıklar çağına yani.
Hollywood ya da kızılhaç
Unutarak ayaklarımıza sıkılan kurşunları
Dansın büyüsüne kaptırdığımız kendimizi,
Öylece razıydık çünkü çocuk kalmaya
Babalar başkalarının oğullarını kıskanırken.
Ne vardı cumhuriyet kurulmadan
Bir nefeslik koşsaydık şu kırlarda.
LİLLİPUT
basılıp da bağrına seslerimizin
yankılanıyoruz mesenlerce renk renk
ama ölüm aynı hep, güzüm aynı
bir başka rüyaya
cimcikliyoruz kendimizi.
çaldılar hayretimizi
bize Allah'ı alıştırdılar.
cennetler yolup tufanlara dursak da
çıkaramadık bir türlü bu hazzı umuttan
hormonlandık böylece en yakın arzı hale doğru.
bidat bir hazineydi
sırça göğsümde anahtarını sakladığım
kazımıştım hallerimi şataflı intiharlardan
sonra yazamayınca bir şey
utançlı bir ergen sırıtışı oluyordum
suratımda taşıyordum hep bu çirkin
tasarımı aceleye gelmiş bayrağı
bir görüldü damgasıydı sanki ruhuma.
dilimde bir vakur herze
kim bilir hangi teorinin mezesiydim.
güvercinler
ağlarken üstüme.
aslında ben
yani, ruhuma gelen son veda
fark eder miydi hangi isme biat ettiğim?
fark eder miydi esrimeliği fikrimin?
sussam
belki fark ederdi
çünkü biliyorum
hiçtenliğini bile dualarımın
duyan sensin.
Havsala/MART/2014
PİYASA
poetik gamların incelttiği
çığlıklar içindeyiz, tarumar.
hazımsızlıktan deşiyoruz toprağı
uzlaşımızda bir kuru kahkaha.
ovalardan çekilmiştik
patentini almak için ilahi buluşların
bir çiçeğin parfüm oluşu
ve ardından davete icabetimiz
hep bir ömre neler sığar telaşesi.
bir solgunluk anlatısı olmalı
şaşkınlıkların yıllandığı bir solgunluk
çünkü şaşırmak tescilidir masumiyetin
en kaotik duygularda dahi.
yoksa bu müfrez sadakatimiz
başımızı yasladığımız hatıralardan
başka ne bırakır? korkmuştuk elbet
alnımızın çatına doğru birikmekten.
hepimiz biliyorduk
o saklı sorgunun buruk tadını
bundandır ki
bir damlalık suyun yükünü hor görüp
ateşin verasetini zerk ederek kendimize
kamaşmış bir arsızlığı ruh edindik.
neye elimi atsam şimdi
bir sıkıntıdan başka bir sıkıntıya
kesiliyor biletler, oluveriyorum:
çıksam caddelere lastik gibi
çekilsem odalara darmaduman
kıyama mahcup
Allah'a unutkan.
DERMAN
Biz'den biri, Talha kardeşime
anlamın zafiyetini gölgeleyen bir şey var bu kağıtlarda
oldukça fazla kelimelerin katsayısı
yüreklerin, burkulmaya fırsat bulamayacağı bir çabukluk
ellerimle yapamayacağım bir şey
akılla yapılacağa hiç benzemiyor
bir alışkanlıktı sadece gözlerimizde ıslanmayan
çünkü çok ağlanılmış duvarları olan bir koridordan geçtik
ve gördük tanışırken kalplerimizin çıktığı merdivenleri
belki yalnız bizdik bu mimariyi tasarlayanlar
yalnız bizlik sınırları dahilinde;
ılık bir gölde gösterişli kulaçlar savuran
kot daire toplantılarından dağılan
eşini seçmemiş bir adam bıyığı gibi oturan
kaderin o karizmatik boşluğuna savrulan
yalnız bizdik
bizlik için yeni gizler kodlayan.
şimdi
kimi kurtarsak ölümden
anlamın zafiyetini gölgeleyen bir şey var bu kağıtlarda
oldukça fazla kelimelerin katsayısı
yüreklerin, burkulmaya fırsat bulamayacağı bir çabukluk
ellerimle yapamayacağım bir şey
akılla yapılacağa hiç benzemiyor
bir alışkanlıktı sadece gözlerimizde ıslanmayan
çünkü çok ağlanılmış duvarları olan bir koridordan geçtik
ve gördük tanışırken kalplerimizin çıktığı merdivenleri
belki yalnız bizdik bu mimariyi tasarlayanlar
yalnız bizlik sınırları dahilinde;
ılık bir gölde gösterişli kulaçlar savuran
kot daire toplantılarından dağılan
eşini seçmemiş bir adam bıyığı gibi oturan
kaderin o karizmatik boşluğuna savrulan
yalnız bizdik
bizlik için yeni gizler kodlayan.
şimdi
kimi kurtarsak ölümden
çok sıkılıyoruz burada beraber
yapmacık denecek kadar yapmacık oysa ellerimiz
kalbimiz, sahte denmeyecek kadar hükümsüz
geçmişiz kendimiz yerine birbirimizden
korkmayın
kimse kimsenin son durağı olmaya müsait değil
diriliğimiz bir piyano tıkırtısına sıkışmış
var mıydı bir ardı bu yönsüz gidişin?
başka bir modaydı sadece belki bu yıkılış.
yapmacık denecek kadar yapmacık oysa ellerimiz
kalbimiz, sahte denmeyecek kadar hükümsüz
geçmişiz kendimiz yerine birbirimizden
korkmayın
kimse kimsenin son durağı olmaya müsait değil
diriliğimiz bir piyano tıkırtısına sıkışmış
var mıydı bir ardı bu yönsüz gidişin?
başka bir modaydı sadece belki bu yıkılış.
MÜDAVİ
harman yerlerinde sakındığı gözlerini öpüyorum annemin
benim gizil çağımın örtüsüdür o yazması, bilirim
bir avuç yokluğumu tutar da annem
elinde bir buğday tanesi olurum
yüzünde en taşkın sulardan duru ter
düşer de yüreğim olursa eğer
güneşlerin doğmak için çıldırdığı yerlerdir vatanım
bana bıraktığı bereket
kırılgan bir acemiliktir alnacıma bilgelik taşıyan
bir acemiliktir: beni helalinden yaşatan.
benim gizil çağımın örtüsüdür o yazması, bilirim
bir avuç yokluğumu tutar da annem
elinde bir buğday tanesi olurum
yüzünde en taşkın sulardan duru ter
düşer de yüreğim olursa eğer
güneşlerin doğmak için çıldırdığı yerlerdir vatanım
bana bıraktığı bereket
kırılgan bir acemiliktir alnacıma bilgelik taşıyan
bir acemiliktir: beni helalinden yaşatan.
BİR YAZ GEÇERKEN
bütün kepenkler indirildiğinde
ağlayacak neyim var şimdi diye soruyorsam,
kıkırdaklı inançların öğütlerini
yerleştiriyorsam aklımın misafir odalarına
çoğalacaktır elbet bu kahrım
işe yarar mı hiç
kursakta kalan son heves için yaptığım çılgınlık
inadımın başı yumuşak artık
terli alnım dayanamadı yoğrulmayınca toprakla
necisimi almadı hiçbir soylu söz
hiçbir kağıt.
şarkılarda buluşalım deniyor ya
işte öyle bir şey bu deliliğin başlangıcı
yalnızız ve sancılı
uykularımız o soğuk koğuşlarda dolanıyor
ayakları çıplak rüyalarımızın
iflah olmaz bir hasta iniltisiyle kalkıyoruz sabaha
yaz günleri bir çok güzelliği çalarken cildimizden
sanki bir ayyaş partisinde
sadece alkollüyken dost olabilenlerin
tutup bizi süreklediği o dansa kalkıyoruz
ayık ve çaresiziz, yani göz göze
mülteciler gibi kaçarken kelimeler vecdimize
olduğu yerde artık her şey, savaş bitti.
şimdi cesetleri yakma vakti
uçurumun kenarında bir kır düğünüdür yüzün
topraksız yeşertir işleyen ellerin sabah umutlarını
işte bu yüzden razıydım şarkılarda buluşmaya ben
bekle ki açılsın bıkkın kulaklarım
tatlı uykuların eşiğinde esnerken.
ağlayacak neyim var şimdi diye soruyorsam,
kıkırdaklı inançların öğütlerini
yerleştiriyorsam aklımın misafir odalarına
çoğalacaktır elbet bu kahrım
işe yarar mı hiç
kursakta kalan son heves için yaptığım çılgınlık
inadımın başı yumuşak artık
terli alnım dayanamadı yoğrulmayınca toprakla
necisimi almadı hiçbir soylu söz
hiçbir kağıt.
şarkılarda buluşalım deniyor ya
işte öyle bir şey bu deliliğin başlangıcı
yalnızız ve sancılı
uykularımız o soğuk koğuşlarda dolanıyor
ayakları çıplak rüyalarımızın
iflah olmaz bir hasta iniltisiyle kalkıyoruz sabaha
yaz günleri bir çok güzelliği çalarken cildimizden
sanki bir ayyaş partisinde
sadece alkollüyken dost olabilenlerin
tutup bizi süreklediği o dansa kalkıyoruz
ayık ve çaresiziz, yani göz göze
mülteciler gibi kaçarken kelimeler vecdimize
olduğu yerde artık her şey, savaş bitti.
şimdi cesetleri yakma vakti
uçurumun kenarında bir kır düğünüdür yüzün
topraksız yeşertir işleyen ellerin sabah umutlarını
işte bu yüzden razıydım şarkılarda buluşmaya ben
bekle ki açılsın bıkkın kulaklarım
tatlı uykuların eşiğinde esnerken.
CENNETİN HÜZNÜNE
Bugün ayın bana çarptığını itiraf edebilirim
Bir tesadüf dileyebilirim, yakalasın bizi babacan birader.
Ellerimiz kızarır belki de tam zamanıdır
Her şeyin itiraf olunmasını dileyebilirim
Böylece basit ama cesur olma fırsatıyla
Ayın esrimeliğimin en laçka tadını savmasıyla
Sarmasıyla hazzın vecde:
Harfler düşer
Çöreklenmişimdir üstlerine
Ay çarpmasıdır bu, ellerini tutmadığımdandır
Atanmış bir memurun bozkırla ilişkisidir şimdi ruhum
İşim gereği yalanlayamıyorum zamanın üstünlüğünü
Hırçın dalgaların ortasında kesik kesik geliyor ölümün sesi
Sesi pıhtılaştırmak istiyor hasedim
Kendine düşen seslerin zenginliğiyle övünmek.
Küskün cesetlerin gönlünü alıyorum
Ortaya bir gönül koyuyorum
Kapış kapış bir gönül
Bir gönül, alkışlarla
Sonra kimsenin bilmediği bir tomurcuk içimde
Ayın çarptığı yerde
Harfler ki düşkündür bu kısık sebatlarda
Oysa kaç denizdi o, kaç ağaç katletmem lazımdı ki daha
Bu dağdağanın küstah gönlünden kurtulayım.
Yol tozu bilmez kartpostal hasretlerinden
Daha başka ne çıkar toparlasak şu mücella fendimizi
Yaksak yaksak yaksak,
Varsak bütün devinimlerin anlamına yeniden
Sırtlandıkları gibi yavrularını dağlı kadınların
Sırtlanarak bir ferman heyecanını
Tanrıcıklara tapıyorlar, Allah’a müşteri tribi
Ben bunlarla ne yapayım, annemi alayım
Hurafelere inanırız
Ne güzel inanırız annemle hurafelere
Parmaklarımızın alışverişinde olur uğur böcekleri
Kıskançlığı değil kısmeti kavururuz bir kavi inanç ile
Sessizliğimiz bir uzun yol olur, yola ben çıkarım
Annem gidemez hiçbir yere
Bir itirafa sürükler beni sıvazlamaları:
Evet bir hiçtim kabusumun ortasında
Korkmam anlamsız
Bir hiçti kelimeler,
Piyonların ihtilalinden kaçan.
ÇİY
Anlatamayız bazı geniş zamanları,
İnandığımız:
Bir muammanın çengeline asılmışlığımızı
Ve çıkmışlığımızı bir kuyudan
Ki kalanı hasretle palazlanmıştır.
Ki yutkunurken eser üstümüze
Antlarını anıt belleyen
Nostaljik bir müminin
Helezona hasrolan nefesi
Güdümlü efsun tarifleri
Kaçınca sabitliğim devrede
Haritadan, şarkıdan memleketler
Bavulu toplarken yükselir farkındalık
Her şeyi rast eder vücut bakım malzemeleri
Uzak aile, zorlu şenlik, dolu sofra.
Annem ağlayabilir
Çünkü annem, her şiirde adı geçecek kadar annedir.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)